Bağ Kurarak Bağışıklık Kazanmak - Selmin Gök Selmin Gök

Bağ Kurarak Bağışıklık Kazanmak


Bağ Kurarak Bağışıklık Kazanmak

 

Bağ Kurarak Bağışıklık Kazanmak Nedir ?

Bağ kurarak bağışıklık nasıl kazanılmalı konusundan bahsetmeden  Başlamadan önce izninizle sizi durdurmak istiyorum. Merak etmeyin size meditasyon yaptırmayacağım, uzak bir yere seyahat etmeyeceğiz, hiçbir şey yapmadan içimizle bağlantıya geçeceğiz. Ayaklarınızı, ellerinizi bağlamayın; koltuklarınıza yerleşin ve sadece durmanın getirdiği duygu ve düşüncelerin geçişine izin verin.
 

Neden böyle bir başlangıç yaptığımı açıklayayım;

 
Bazılarına huzurun, bazılarına huzursuzluğun gelişinin nedenini şimdi karantinada tekrar görüyorum. Bir danışanım şöyle demişti: Beni durdurursan ben ölürüm. Gördüğünüz gibi korona virüsü dünyayı durdurdu ve durduğumuzdan dolayı ölmüyoruz. Bağışıklığımız güçsüzleşti. Bununla birlikte yine durmayalım diye birçok bilgi ve enformasyon bombardımanına, boş kalmama reçetelerine maruz kalıyoruz. Durmayı, yavaşlamayı bilmiyoruz; deneyimlemedik ve korkuyoruz. Boşlukları doldurmak, ilkokul alışkanlığından mı geliyor acaba?
 
Durursak kendimizle karşılaşırız, durursak soru sormaya başlarız; yavaşlarsak hayatımızı, şimdiye kadar oluşturduğumuz “ben”i yıkıp belki yeniden oluşturmamız gerekir. İdrakimiz artarsa yeni yollara koyulmamız gerekir. 
 

Kendi hayatlarımıza cesaretle ne kadar liderlik ediyoruz?

 
İçimizi söke söke yeni motifler işliyoruz hayatımıza. İşin bu taraflarına girmeyeceğim. sizin de bildiğinizi tahmin ettiğim perspektiften -bildiklerimiz, yapabildiklerimiz anlamına gelmiyor .
 
Korona virüsü uzmanların söylediğine göre bağışıklık sistemi düşük olan kişileri hasta ediyor. Sağlıklı beslenmiyorsanız, dengeli ve yeterli bir uyku düzeniniz yoksa, stresliyseniz, zihin yapınızı olumsuz düşüncelerden hijyen tutamıyorsanız bağışıklığınız düşüyor ve virüsle mücadele edemiyorsunuz.
 
Şunu da iyi biliriz değil mi? Bağışıklık sisteminin güçlü olması için takıntılı şekilde hijyenik olmamamız gerekir. Fiziksel bedenimizin mikropla, biraz çer çöple karşılaşması ve onlara aşinalık kazanması gerekir. Birden karşısına çıkan zararlı mikroorganizmalara karşı güçlü durabilsin ve onlarla savaşabilsin.
 
Bağışıklık kelimesi, bağışık olmaktan geliyor ve ben kökündeki “bağ” kelimesine farkındalık getirelim isterim. “Dünyanın insanları” olarak şu anda neye karşı bağışıklık geliştiriyoruz sizce?
 

Neyle bağ kurarak bağışıklığımız artar?

 
Bence kolektif bir acıyla karşılaştık. Bireysel acılarımıza “Hoş geldin acı, bana ne demeye geldin, seninle hayatımı nasıl daha anlamlı bir hale dönüştürmeyi öğrenebilirim?” diyemiyorsak şu anda da kolektif acımıza hoş geldin diyemiyoruz.
 
Acıya hoş geldin demek, onu mutlulukla gülümseyerek karşılayacakmışız gibi gerçek dışı bir anlama gelmesin. Onu görmek, onu kabul etmek, misafirliğine izin vermek demek belki… Çünkü; gidecek, biliyorsun değil mi, bu da geçecek. Ve biz bu fırsatı da kaçırırsak insanlık olarak yine acıyla bağ kuramadan bağışıklığımızı güçlendiremeyeceğiz. Kolektif acıya mukavemet, dayanıklılık geliştiremeyeceğiz.
 
“İnsan kendisine temas etmeden başkalarına nasıl temas eder?” diye düşündüm hep bugüne kadar. O yüzden; yazı yazın derim, sanatla uğraşın, şarkı söyleyin, şiir yazın, hikaye yazın, meditasyon yapın, içinizdekini ortaya çıkarmak için tek başına kalmayı deneyin; nefesinizin farkına varın…
 
Söylediklerimi yıkıyorum, bildiklerimi park ediyorum. Başka türlüsünün zamanı olduğunu görüyorum.

 

İlle de tek başımıza vakit geçireceksek 2 saat ayıralım kendimize ve şunu soralım?

Ben bireysel olarak bu kolektif acıyı azaltmak için ne yapabilirim. Diğer insanlarla bağ kurmak için hangi ağlarımı kullanabilirim? Dünyaya ne katkı sunabilirim? Aksiyon planlarını yaz ve yapmaya başla.
 
Çok kitap okumaya ve çok film seyretmeye, challenge (zorlanma) demeyelim. Nesi zorlayıcı, zaten vaktimiz olacak, oluyor da… Ayda 1 okuyorsundur, şimdi 3 okursun. Öbürü 5 okusun boş ver, onda da yarışmayalım. Tekrar tekrar aynı tuzaklara düşmeyelim, görelim oradaki nefsi ve o alandan bilinçli bir şekilde çıkalım. Challenge bence bunlar değil; kolektif acının seyrelmesi için diğerleriyle bağ kurmak…
 
Bayram günü gibi uzak akrabalarını ara, İtalyanca “Biz de evdeyiz, sizinleyiz” demeyi Google’a sor, gönderi yap, İtalyanlarla bağlantı kur. Bilmediğin ülkelerin insanlarında ne oluyor diye bakıp gönderilerine yorum yaz, acılarını paylaştığını söyle. Türkçe yaz bir şey olmaz. Küstüğün amcanı ara, iyi misiniz nasılsınız de?
 
Sen yöneticisin; resepsiyondaki kişiler çalışıyor, müşteri hizmetlerin çalışıyor belki. Çalışanlarını ara, video çek gönder. İşsiz, gelirsiz kalma korkuna rağmen paranın bir kısmını daha fazla ihtiyacı olan birine ver.
 
Evinde yalnız kalan yaşlı akrabalarına komik fıkralar gönder. Uzaktaki ailene destek olan komşunu ara “Benim eksikliğimi hissettirmiyorsunuz, minnettarım.” de. Korona öncesi tartıştığın dostunu, sevgilini ara. Sorunlarımızı park edelim çünkü her şeyin ötesinde birbirimizin hayatına dokunduk; iyi misin, konuşalım mı de. Akşam site güvenliğine yemek götür veya bir şeye ihtiyacı var mı sor? Kendi kendine evde müzik aleti çalma; eşini dostunu bağla, online müzik sohbeti yap, beraber şarkı söyleyin. Çünkü evde kalma; evin sınırları içinde kalmak, tek başımıza olmak demek değil. Bu bir sosyal izolasyon değil, fiziksel izolasyon.
 
Challenge okuduğumuz kitap sayısında, izlediğimiz film sayısında değil. Korona virüsünden önce; bağ kurmadığımız kişilerle bağlantıya geçmekte, yapmam- yapamam dediklerimizi kendimize rağmen hayata geçirmekte, acıyı hissede hissede bağışıklık sistemimizi bu acıyla tanıştırmakta… Tek bir sebebi var. Korona virüsü sonrası bağ kurmanın anlamını bir daha hiç kaybetmeyelim. Bu acıyla tanışıp içinden, insanlık sınavımızı vererek geçelim. Bir daha bizim için gece nöbeti tutan sağlık çalışanlarını alkışlayarak hatırlamak için bir acıya daha hoş geldin demek zorunda kalmayalım.

Selmin Gök
Kurucu – Danışman – İş Yaşamı Koçu

 

Daha fazla makale için ;   Makaleler – Selmin Gök (selmingok.com)

Paylaş :