Günümüz İnsanının Can Kırıkları - Selmin Gök Eğitim ve Danışmanlık

Günümüz İnsanının Can Kırıkları


Günümüz İnsanının Can Kırıkları

 

Günümüz İnsanının Can Kırıkları: Bugünün dünyasında insanın; hayata, anlama, kendine, ilişkilere dair sorunları ne? “Anlam nerelerde kaydı, bozukluk veya gerçeklikten uzaklık; hayatımızda nelere mal oluyor” sorularını düşünüp gözlemlerime ve danışanlarımla paylaşımlarımıza dayanarak kendime göre cevaplar buldum. Bu cevaplar; bence günümüz insanın mutsuzluğunun, yalnızlaşmasının, yabancılaşmasının, tam ve bütün hissedememesinin, bağımlılıklarının ve can kırıklarının bendeki karşılıkları…

Hayata ve ilişkilere dair oluşturduğumuz anlamlandırma tablomuzu farklılaştırırsak, yeni inançlar geliştirebilirsek, kendimizle aramızdaki mesafeyi daraltırsak; kendimiz olabileceğimize, huzurlu ve hayattan memnun bir hale dönüşebileceğimize inanıyorum.

Hangi maddelerde kendinizi ve yaşamınızı bulacağınızı merak ediyorum. Sonuçta ne olduğunu anlarsak, onu değiştirmeyi de seçebiliriz öyle değil mi?

  • Tek başına kalmayı becerememek.
  • Acı ve hüznü yaşamaktan kaçmak, korkmak. Acımadı ki, demek!
  • Mutlu olmaya aşırı düşkünlük (Mutlu olmam lazım inancı).
  • Başarıyı sadece çıktı ve sonuçlara indirgemek. Sürecin kattıklarına odaklanmamak. Başarı tanımlarını yeniden yapma ihtiyacı hissetmeden, genel kabullerle hareket etmek.
  • Hızlıyı sevmek yavaşlığa ve yavaşa tahammül edememek.
  • Her şeyde ve her insanda kusur aramak.
  • Başkasını ölçüt alarak kendine ve ilişkiye bakmak. Yani kendini ve ilişkiyi olan haliyle ele alıp kabul edememek.
  • Bilmeyi, anlamaktan değerli görmek. O nedenle çok bilmeyi üstünlük saymak.
  • Sıkılmaya alan yaratmamak, her boşluğu kendi için de başkaları için de (çocuğu gibi) doldurmak.
  • Bildiğin zaman, yaptığını veya olduğunu sanıp bambaşka şeylere hızlıca atlamak.
  • Tevazuu, eziklikle eşitlemek.
  • Sakinliği, sıkıcılık gibi görmek.
  • Kanaatkar olmakla, aza tamah etmeyi eşitlemek.
  • Sessizliğe dayanamamak, sessizlikte kalamamak.
  • Bağlanmayla, bağımlılık ayrımına varamamak.
  • Aşırı sosyalliği yüceltip sosyal olmayı tercih etmeyenlere tuhaf/ayrık otu muamelesi yapmak ve onları daha da topluluk dışına itmek.
  • Çok konuşunca anlaşılacağını sanmak.
  • Güçlü olmanın gerekliliğine inanmak, güçlü tanımını yeni yükselen güç değerleri üzerinden yapmak (Para, iş, mevki, çok sosyallik, kırılganlığa açık olmamak, ağlamamak)
  • Sevgiyi hissetmeye değil bilmeye odaklanmak. (Seni neden seviyorum bak anlatayım sana)
  • Görüneni, olan ve gerçek sanmak. Sanalda gördüğü her şeyi abartmak, “ne hayatlar var” diyerek kıyasa girmek veya kendine acımak.
  • Olanı biteni, her şeyin bütünüymüş gibi görmek. Parça bütün ilişkisi kuramamak.

Herkesin yaptığını mutlaka denemeye çalışmak ve hatta yapmak, buna rağmen her durumda farklı olduğunu göstermeyi tercih etmek.

  • Seksi, “tabu gibi görmeyeyim, entelektüel olayım” diye, duyguya temas etmeden bedene temas etmek ve mümkünse bunun çokluğunu övmek.
  • Kendi içinin karanlığını dışarıda görerek kendini aydınlattığını zannetmek.
  • Nezaket, hassaslık, özen, letafeti karalayıp laf koymayı; patavatsızlığı başkasının üzerine kin ve öfke kusmayı meşrulaştırmak, yapanı cesaretlendirmek. “Ağzına sağlık ne güzel demişsin ya”; susana da “Ya ezik misin, sen bir haddini bildirememişsin?” demek.
  • Kendi değerlerini yüceltmeyi kendini beğenmişlik olarak tanımlayıp, narsisizmi özgüven olarak görmek.
  • Acımayla şefkat vermeyi karıştırmak, ayrıştıramamak.
  • Kadın-erkek cinsiyetleri açısından ilişkilere bakarsak, eril-dişil enerji denge kayması (Erkek çalışmıyor, çocukla ilgileniyor; kadın eve bakıyor veya kadın yanlış gelen hesabın kavgasını veriyor, erkek masada onu bekliyor gibi.)
  • Affetmeyi, olan biteni yok saymakla veya haklı görmekle, teslimiyeti uykuda olma haliyle eşitlemek.
  • Popüler olanı yüceltmek; otantik olana, farklı olana hemen tepkisel yaklaşmak.
  • “Bilmiyorum, gitmedim, yemedim, görmedim” diyememek.
  • İlişkideki kendi dahilini, kendi meseleni anlamadan, “Çoktan unuttum ki” diyerek hemen eş değiştirmek.
  • İyi olmakla, iyi olmaya çalışmanın arasındaki sentetikliği görememek. Oradan da kurban rolüne gitmek. (Ben senin için neler yaptım cümlesi gibi)
  • Duyguları, olumlu-olumsuz diye bölmek; insana dair olan öfke, hayal kırıklığı, kızgınlık gibi duyguları hissetmeyi karalamak, bu duyguları kendine yakıştıramamak.
  • Kendini uyuşturmanın yollarını bulmak. (Alışveriş, alkol, sürekli bir aktivite halinde olmak, seks, madde kullanımı gibi.)
  • Kararlılık ve inatçılık, azim ve hırs, tahammül ve tolerans, uyum göstermek ve ona tabi olmak kavramları arasındaki nüanslarda savrulmak.

Sanırım, biraz daha düşünürsek listeyi daha da genişletiriz. Bu listedeki birkaç noktada kendimizi fark etsek, yeni yollar bulup denesek, sevgi ve huzur dolu bir “BEN”e  ve “BİZ”e doğru yol alacağımıza, can kırıklarımıza iyi geleceğimize inanıyorum.

Selmin Gök
Kurucu – Danışman – İş Yaşamı Koçu

Paylaş :