İş Yaşamında Profesyonellik - İlişki Yönetimi - Selmin Gök

İş Yaşamında Profesyonellik – İlişki Yönetimi


İş Yaşamında Profesyonellik

 

İş yaşamında profesyonellik kavramının içerisinde akla ilk gelen yetkinliklerin başında, kişinin ilişkilerini nasıl yönettiği geliyor.

Aslında ilişkileri yönetmekten önce, iş yaşamında ilişki kurulabiliyor mu onu soralım. Her iletişim kurulan kişiyle, bir ilişki kurulduğu yanılgısı sık karşılaştığım yanlış bir inanç. İş yerinde birine “Naber, nasılsın?” deyip, ondan da “Ne yapalım, aynı bildiğin gibi.” cevabını alıp uzaklaştığımız zaman bir ilişki kurmuş olmuyoruz. İletişimde bir mesajın karşı tarafa iletilmesi vardır, ilişkide ise karşımızdaki kişiyle bir bağ kurarız ve ona temas ederiz. Peki bağ nasıl kurulur? Anlayarak, anlatarak, duyguları paylaşarak, ihtiyaç ve beklentileri dile getirerek. Fakat birçok şirkette “burası iş yeri”, “profesyonel ol”, “ruhsuz ol”, “duygusal olma“, “çok duygusalsın” gibi negatif geri bildirimler yapılıyor. Bu sözleri, içe dönük, kırılgan, derin veya bunların ötesinde duygularını yaşayabilen insanlara yapılmış bir ayrımcılık olarak görüyorum.

İyi ki varlar, iyi ki oldukları yere can ve ruh katıyorlar, şükür ki insan olmanın doğasını yerine getiriyorlar. Burada büyük bir yanılgı var. Şirket cansız, ruhsuz bir oluşumdur. Ona can katan, ruh katan, onu yaşatan ise insanlardır. İnsanın olmazsa olmaz malzemesi ne? Duyguları, heyecanları, hezeyanları, güdüleri… Bunları hiç yokmuş farz edip kurumları sadece “düşünce merkezi” haline getirmeye çalışmak, insan olmanın doğasına ters. Bu bizi eksik yapar, insana bütüncül bakmamızı engeller ve bence iş yerini mekanikleştirdiği için kuruma da zarar verir. Sonuç olarak kurumun ruhu, kimliği çalışanları tarafından oluşturulur ve diğer insanlara, ortamlara onlar tarafından taşınır.

Yöneticilere tavsiyem, otantik ilişki ortamları kurmaları. Özgün ve hakiki olsun. Kaynaşsınlar diye piknik, eğlensinler diye bowling, hedefe koşsunlar diye her ay aynı monotonlukta gerçekleşen toplantılar düzenlemeyin. Birbirinize temas edin, “benim hikayem” çemberi oluşturun, herkesin kendisiyle ilgili az bilinen bir hikayesini paylaşmasını isteyin. “Hedefte kaç yaptın?” sorusu kadar “Bu ay seni en çok ne heyecanlandırdı?”, “Bu ay kimin desteğini en çok hissettin?” diye sorun. Aylık toplantınızın on dakikasında, ekibin birbirini tanıması için bir tane farklı soru sorun, herkesin cevaplaması için alan yaratın.

“Bu işi yapma enerjini nerden alıyorsun? “ diye sorun. “Bu aydan ne öğrendin?” diye sorun.

Kurum içerisinde ilişki yönetimini desteklemek için, çalışanlarınızın “yetişkin benlerinde” kalmalarını sağlayın. Olayları kişiselleştirmeden ele almaları için soru sormalarını destekleyin, siz de soru sorun. Olayların magazin yanlarından ziyade öğretici, geliştirici taraflarına odaklanın ve çalışanlarınızı da bu şekilde yönlendirin. Çalışan rolünüzle ise, ilişkilerinizi profesyonelce yönetebilmek adına “çocuk beninizle” hareket edip küsmeyin. Yetişkinde kalın. Konuşun, duygu ve düşüncelerinizi ifade edin, dedikodu yapmayın, eleştirel ve suçlayıcı davranmak yerine, sizi tetikleyen insanların içinizde neyi harekete geçirdiğine bakın ve oradan büyüyerek çıkın. Çatışmalardan öğrenin, ilişkilerin en sahici yanlarından biri çatışmalardır ve oradan kendimizle ilgili çok şey öğrenip büyüyebiliriz.

Bunu bir fırsat olarak görün. Unutmayın “Işığın olduğu her yerde gölgeler de vardır.”

İlişkiler kendimize baktığımızda bizi büyüten, geliştiren bir aynadır. Bu aynaya bakmadan başkalarına odaklanmak, bahane bulmak, suçlu aramak, haklı ve haksız mücadelesinde girmek bize bir şey kazandırmaz. Günün sonunda elimiz boş, ruhumuz yalnız kalır.

Selmin Gök
Kurucu – Danışman – İş Yaşamı Koçu

Paylaş :