Sahiplenme İş Yaşamında Profesyonellik Sahiplenme - Selmin Gök

Sahiplenme


İş Yaşamında Profesyonellik - Sahiplenme

 

İş Yaşamında Profesyonellik – Sahiplenme, Özellikle son iki senedir şirket yöneticilerinden ve İK profesyonellerinden, çalışanlarına dair sıklıkla duyduğum beklentilerden biri: Profesyonel olsunlar, profesyonel davransınlar.

Kastedilen profesyonellik tanımının ve kapsamının ne olduğuna bakıldığında, beş ana yetkinliğin kastedildiğini görüyorum:

1- Sahiplenme

2- Gelişime açık olmak

3- Bireysel motivasyon ve öz disiplin

4- İlişki yönetimi

5- Kişisel imaj

Bu yazıda, “sahiplenme” yetkinliğinin derinliğine ineceğiz…

Sahiplenen çalışan; kendi rolü için tanımlanmış görev, hedef ve davranışlardan sorumludur. Beklenen ve hedeflenen sonuçlara ulaşmak için elinden gelenin en iyisini yapar, ne yapması gerektiğini çok iyi bilir ve çabasıyla bildiklerini eyleme dökmeye çalışır. İdealde, bir kurum çalışanı bir şirkette çalışmayı kabul ettiğinde, o şirketi ulaşmak istediği yere götürmek için bireysel olarak kendi katkısını ortaya koyacağına söz veriyordur; öyle değil mi? Sonuç olarak anlaşma çift taraflıdır. İşe alımda bu beklentilerin net olarak çalışana aktarıldığını varsayarak söylüyorum ki, aksi taktirde çalışandan taahhüt beklemek çok gerçekçi olmayacaktır. Ayrıca, “Bu bana başlangıçta söylenmemişti” veya “Ben bunu yapmaya uygun biri değilim” gibi yorumları duymak, işi geciktirmek, işe geç gelmek, hedefe koşmada gönülsüzlük, enerji düşüklüğü gibi davranışları görmek kaçınılmazdır.

O nedenle işe alım uzmanları, pozisyonu ne olursa olsun yaptığı işe alım görüşmelerinde şu soruların cevaplarını mutlaka aktarmalılar: Biz nasıl bir şirketiz? Bizim gelecek hayalimizde ne var? Şirket olarak tüm çalışanlardan nasıl davranışlar bekliyoruz? Kurumsal değerlerimizde neler var? Kültürümüz nasıl bir kültür, içeride neyle karşılaşılacak?

“Biz söylüyoruz ama şirkete girince öyle olmuyor” diyenleriniz var mı?

Peki sorum şu… Siz şirketinizle ilgili anlattığınız tüm özelliklerin, çalışanda olup olmadığına baktınız mı? Örneğin, kişisel değerlerine nasıl baktınız? Uyumluluk-adaptasyon kabiliyetini soru, anket, simülasyon veya farklı araçlarla değerlendirdiniz mi? Özetle, çalışanın anlattıklarınızla olan uyumluluğunu ölçün; kararınızı, çalışan adayının kişisel vaat ve söylemlerine bırakmayın derim.

Bir diğer konu da “Yeni jenerasyon böyle” diyerek şikayet edip vazgeçmek. Bu algılama biçimi, şirket yönetimini ve insan kaynaklarını, eylemsizliğe, ertelemeye, çalışanlarla mücadeleye veya çalışanlarla iletişimsizliğe götürebilir.  Sonuç olarak  bence buradaki konu; X,Y veya Z kuşağı bilgilerini alıp öğrenmek değil. Unutmayın, bu ülkede çayını hala annesi karıştıran ve ayağına getiren 20 yaşından büyük gençler var. Kurumsal sabır da önemli. Ailesinde sorumluluk almamış gençlere kurumlarda sorumluluk verirken, kültürlerini de değiştirdiğimize ve bu kültür değişikliğinin de kararlılık ve sabır gerektirdiğine inanıyorum. Çeşitliliğe, kişisel farklılıklara, dönemsel eğilimlere göre esneyebilme ve bu çeşitliliğe uygun, çevik aksiyonlar üretebilmenin de kıymetli olduğunu düşünüyorum.

Çalışma hayatınızın dışındaki rollerinize baktığınızda hangi rolünüzdeki görevinizi (veya sizin göreviniz haline getirilmiş bir işi) sahiplenmeden yaptığınızı düşünün. Enerjiniz nasıl, coşku hissediyor musunuz? Yaptığınız işe yüklediğiniz anlama bakar mısınız? Günlük hayattan bir örnekle gidelim. En yakın arkadaşlarınız üç kişi ve üçünün de arabası yok. Ne zaman buluşsanız onları ya siz alıyorsunuz ya da siz eve bırakıyorsunuz. Eğer düşünceniz “Ben olmasam kimse bir araya gelemeyecek” veya “Ben şoför müyüm” ise, onu sahiplenerek yapmazsınız. Coşkunuz yoktur, enerjiniz düşüktür hatta kendinizi kötü hissedersiniz. Eğer yaptığınız işe bir anlam katarsanız ve düşüncenizi “Ne güzel en yakın arkadaşlarımı bir arada tutuyorum, iyi ki arabam var.” şeklinde değiştirirseniz, yaptığınız şey size zor gelmez, şikayet etmezsiniz, negatif yorumlarla kendinizi aşağı çekmezsiniz; arkadaşlığınızı sahiplendiğinizi, o gruba olan aidiyetinizi göstermiş olursunuz. O nedenle, kurumların da çalışanlardaki sahiplenme becerisini artırmak için, yaptıkları işin anlamını buldurtması gerektiğine, o rolün kurum için anlamının ne olduğunu açıklaması gerektiğine inanıyorum.

Selmin GÖK
Kurucu-Danışman-İş Yaşamı Koçu

Paylaş :